Geçtiğimiz gün ilk defa bir Türkiye Cumhuriyeti başbakanı olimpiyat düzenlemeye talip olduğunu açıkladı. Bu başvuru sporda gelmiş olduğumuz noktanın, başbakanlık nezdinde açıklanması ise ciddiyetin göstergesidir.

Bu başvuruya ve yapılış tarzına şahsen çok sevindim. Bunu yapabilecek kültürümüzde var paramızda var. Kısaca açıklar isek;
Ülkemiz olimpiyat kültürünü ve ruhunu yakalamıştır. En büyük etkenlerden biri budur. “2005 İzmir Üniversiteler Yaz Oyunları”, “2011 Erzurum Üniversiteler Kış Oyunları” ve “2011 Trabzon Avrupa Gençlik Olimpik Oyunları”nı düzenleyen ülkemiz hem bu kültür ve ruha hem de olimpiyat düzenleme konusunda yeterli bilgi ve tecrübe birikimine sahip olmuştur. Bunun yanında düzenlediğimiz “2001 Avrupa Basketbol Şampiyonası”, “2010 Dünya Basketbol Şampiyonası”, Formula 1 İstanbul yarışları, Şampiyonlar Ligi ve UEFA Kupası finalleri bu konudaki tecrübe ve kültürümüzü arttırmıştır.

Basın toplantısında söylenildiği gibi olimpiyatlar ve büyük spor organizasyonları bir kısırdöngü içerisinde. Aynı ülkeler tekrar tekrar ev sahipliği yapmakta. Ayrıca olimpiyat düzenleyen halkı Müslüman olan bir ülke yok. Bu yüzden başvuru çok anlamlıdır. Eğer ki komite “2020 İstanbul” seçimini yapar ise bu kısır döngü kırılmış olacaktır.

Ruh ve kültür dışında birde tesis var. Başta değindiğim gibi bu tesisleri inşa edebilecek paraya da sahibiz. Şu anki tesislerimiz dahi olimpiyat düzenleyebilecek seviyede. Üstüne ekleyeceğimiz yeni tesisler ile ülkemizde spor altyapısı geleceğini garanti altına almış olacağız.

Tüm bunları göz önünde bulundurduğumuzda başbakanın “Türkiye bugün artık olimpiyat adaylığını ilan ederken, projelerini maketler üzerinde anlatmak ihtiyacında olan bir ülke değildir.” Sözü konuyu özetlemektedir.

Umarım Olimpiyat Komitesi 2020 Olimpiyatlarını ülkemize verir, ve ülkemiz dünyanın en büyük spor organizasyonunu düzenler ve temennilerimiz gerçekleşmiş olur ve bizde bu gururu yaşarız. 2020’de olimpiyat ateşinin İstanbul’da yandığını görmek dileklerimle…