You are currently viewing Bayraklı Bayraklı

Bayraklı Bayraklı

Günaydın anne, ve sana da günaydın baba. Bekledim yine mahalleyi, binaltıyüzotuzdokuz sokağı sabahlara kadar, gökyüzü mavi olana dek. Tek tük yukarı çıkan insanlar var sadece gecenin kör karanlığında. Olmadı hiç bir şey yine, Bayraklı yine Bayraklı. Köprüden inince iskelenin sağındaki o sahil, muhtarlığın yanındaki banklar, piyale tarafındaki park yine, hep aynı. Çarşıda hep bulunan o saçma kalabalık. Hep aynı. Ne değişti anne? Nedendir bu insanların anladığım anlamsız bakışları? Sen anlat baba. Neler oldu bu şehrimsi köye? Ya da ben ifade edemiyorum kendimi cümlelerimde. Yoksa on üssü bir trilyon kadar mı zorlaştı hayat? Biz mi yozlaştık? Suç kimde? Neden kimde? Sevgi yolunun taşları kadar yıpranmış olmalı hayat. Caddede otobüsü bekleyen insanların yüzündeki somurtu. Yoksa sabahın köründe beklediği otobüse adımını attığındaki saçma gülümseme. Yine kötümser olacağım, dakikalarca bekleyip kart bastığı an bakiyesi olmadığını öğrenince ki kadar mutsuz. Hayır, olmasın. Trenden inince, köprüden aşağı doğru bakışındaki kadar umutlu. Kayalara çarparak Ege’nin sularına karıştırdığımız cam parçalarının sesinden aldığımız haz gibi. Balkonunda yaktığın sigaranın dumanın havayla karışıp, kaybolduğu an. Neredesiniz?..