Profesyonel dünyadaki en büyük açmazlardan biridir iş ve hayatı dengede tutabilmek. İkisini optimal seviyede tutmak için çaba sarf ederiz. Peki hayatımızın bir parçası olarak mı çalışmayı sürdürüyoruz?
Filler de biz insanlar gibi aile kurar ve geçimlerini sağlarlar. Plazada çalışıp, takım elbise giymiyorlar fakat yaşamlarını idame edebilmek için yemek ve su kaynakları arıyorlar. Ve hatta bunu genç aile üyelerine öğretiyorlar. Kaynaklara ulaşmak için durmadan göç ediyorlar ve aslında bunların işi o. Ancak filler iş ve hayatı dengeye koymaya uğraşmıyorlar. Neden? Çünkü onlar fil; hayvan. İş ve hayatları birbirlerine perçinlenmiş. Çalışırken bile ailecek beraberler, dişileri ve çocukları ile. Gençler de bu şekilde çalışmayı yani hayatı öğrenir.
İnsan medeniyeti gelişirken işin evden ve çocuklardan uzakta olması gerektiğine karar verildi. Evimizden çıkıyor ve çeşitli ulaşım araçları ile işimize gidiyoruz. Bu bağlamda iş ile hayatımızı ayırmış olsak bile yaşamak için çalışmak zorundayız. Bu da hatamızdaki en büyük kısır döngülerden biri; bir açmaz.
Peki bu döngüde işi hayatımızda nereye koyuyoruz? Hayattan daha çok tatmin mi oluyoruz yoksa hayatımızdan fedakarlıklar mı yapıyoruz? Bu dengeyi kurmak için hiç çaba sarf ediyor muyuz? Bunların cevabı elbet sizde saklı. Fakat eğer ki hayat hedeflerimizi iş hayatına entegre ederek rollerimizi ve sorumluluklarımızı düzgün bir planlama ve takvime yerleştirebilirsek bu dengeyi sağlamak mümkün olacaktır. İş yaşamak için gerekli olmaktan çıkacak ve hayatınızın bir parçası olarak çalışacaksınız.