You are currently viewing Sen İstanbul’sun

Sen İstanbul’sun

Gökhan Türkmen’in “Sen istanbul’sun” parçası çaldı şimdi radyoda…

Dört sene önceydi yanlış hatırlamıyorsam. Çok sık giderdim o dönemler İstanbul’a. Bir haftalık konaklamalar veya günübirlik toplantılar. İkinci günümdü, İstiklal Caddesi’nden Nevizade’ye doğru girdim. Önceden gitmiş olduğum yerlere gitmek istemedim, dolandım biraz. İki sokağın birleştiği bir yer vardır hani tam ortası mekan olan. Geçtim içeri, oturuyorum tek başıma. Çok olmuştu tek oturmayalı, en son birkaç sene önce Alsancak’ta oturmuştum yalnız başıma. Gitaristi dinliyorum pür dikkat -güzel çalıyor- bir yandan da vakit geçiriyorum. Çok da takılmamam lazım, daha Ortaköy’e döneceğim otele ve bir de yarın iş var, tüm teknik ofis beraber çalışıyoruz. Yoğun olmasa gelmezdim ki zaten. Neyse tam kalmaya yeltendim, şarkıya girdi bizim çocuk. Çok severim, girişten tanıdım hemen parçayı. Haydi dedim şu şarkıyı da dinleyeyim, kalkarım. Bir bahanem oldu kalmak için.

Ve geldi nakarat; “Bazen bir kaldırım taşı, bazen bir sokak çalgıcısı, yani sen İstanbul’sun.” O kadar güzel çalıyor ve söylüyordu ki şarkıya apayrı bir boyut katıp aldı beni benden. İstanbul’da hiçbir zaman aşık olmamış biri olan beni bile duygulandırdı. Demek var onun da bir hatırası. İzmir ile yer değiştirseydi benimle içselleşirdi aslında. Sevmek için “ona” ihtiyaç olmadığını ne kadar güzel anlatmış değil mi sözler? Şarkı bitince yanına gittim, teşekkür ettim bu güzel aktarım için ve ayrıldım oradan. Şimdi bu şarkı her çaldığında beni burkan o buğulu sözlerden ziyade acı çeken o gitarist gelir aklıma, onun aşkı gelir. Hatıram olması gerekiyormuş hatırasının…

  • Post author:
  • Post category:Anı
  • Reading time:2 mins read