Doksanların en başında, meltemlerin getirdiği iyot kokusunu alarak doğmuş. Çocuk yaşlarda oturdukları semt, apartmanlara geçiş yapmakta olduğu için o kadar çok inşaat izlemiş ki; bilinçaltı onu bir gün inşaat sektöründe ihtisas yapmaya sürüklemiş. Tam da o sıralar yazmaya başlamış yalnızlık ile yeni tanıştığı günlerde. Hayatının belirli bir kısmını mecburen üniformaya kaptırdıktan sonra başlamış birer birer çocukluk hayallerini gerçekleştirmeye. Adına şiirler yazdığı hayalindeki kadının dünyadaki tecellisi ile tanışmış. Bis yapmak istediği o seneden sonra büyük projelerde çalışmış. Ardından çok sevdiği denizi terk ederek bozkır ortasında bir şehre taşınmış. Bir gün dünyanın en güzel hediyesini almış ve sonra gerçek anlamda aşkın ne demek olduğunu idrak etmiş. Şimdilerde ise hem çocukluk hayali olan mesleğini icra etmeye, hem de çok sevdiği kalemi ile yazmaya devam ediyormuş.